31 Ocak 2014 Cuma

HİLELİ GIDALAR VE YANILTICI BİLGİLER


SAĞLIKLI BESLENME SENDROMU

Son yıllarda sağlıklı beslenme üzerine o kadar yazı yazıldı, bilgi verildi ki artık kafamız karmakarışık oldu. Sağlıklı beslenmeyi, yeni öğreneceğiz, bildiğimiz her şey yanlışmış algısı oluşturuldu. Doğanın bize sunduğu besin türlerini yeme alışkanlıklarımıza göre tüketen  ve uzun ömür yaşamış örnekler tesadüf sanki, onlar bilmeden yaşamışlar! Mucize bulmuş gibi bunu yiyin şunu için diye başlayan yazılardan sıkıldım artık. Bir doktorun uyarılarını, önerilerini başka bir doktor veya beslenme uzmanı yalanlıyor. Kime inanacağız?  Herkes bu işin piri olmuş, biz ise yolunu bulmayan şaşkınlar pozisyonundayız.(ben, nesiller boyu yanılmadıklarını umarak aile büyüklerimin mutfak düzenini devam ettiriyorum.)

21 Ocak 2014 Salı

YASAK İLİŞKİLER

AŞK NİYE YASAK OLSUN Kİ !

Yaşam boyu karşılaştığımız her olay özel değildir, çoğu zaman haber niteliği taşımaz. Ancak, yasak aşk ve yolsuzluk denilince hemen toplum refleksi oluşuyor. Zaten ikisi dışında hangi haberler “flaş haber “veya “son dakika haberi ”diye veriliyor ki! Yasak aşk, merak edilme açısından yolsuzluğun da önünde gidiyor galiba. Kimi zaman siyasete, iş dünyasının erklerine bile yön verebildiğini görebiliyoruz. Aldatma, insanoğlunun çok yönlü olmasından mı veya her yönü için bir başkasını sevebilme kapasitesinden mi kaynaklanıyor, bilinmez. (sosyologlar, psikologlar bile farklı yanıtlar verebilir.)

15 Ocak 2014 Çarşamba

ÖZLÜ SÖZLER

AZ OLUP ÖZÜ ANLATABİLMEK

Anadolu’nun çoğu yerinde karşıdakine verilmek istenen duygusal mesajlar veya uyarılar yöreye özgü deyişlerle anlatılır. Sitem, eleştiri, bazen de hakarete varan düşünceler ince bir mizah ile dilden dile gezer. Buna, diplomasinin halk arasındaki hali de diyebiliriz.  

Yaşanmış olaylar sonucu çıkan ortaya çıkan kayıplar ya da kazanımlara tecrübe diyoruz. Her yetişkin deneyimli olmak adına bir şekilde bedel ödemiştir. (gençlik ile tecrübenin buluştuğu istisnalar hariç) Yakınımızdakileri uyarmak için de kulağımıza küpe olan söylemleri sık sık kullanırız. 

Yaşamın farklı evrelerine ait gerçekler,  özlü sözler olarak bir şekilde hayatımızda yer alıyor. Bu sözler çoğu kez ders niteliği taşıyacak kadar kuvvetli mesajlar verir, eğitici yanı yüksektir. Sorgulamaya, düşünmeye yol açsın diye zamanında bilge birisi söylemiştir. Modern çağda da bu alışkanlık devam ediyor. Sosyal medyada elden ele gezen söylemler, sloganlar var, kiminin profilinde, kiminin duvar yazısında büyük laflar okumak mümkün. Ekranı açar açmaz karşılaştığımız haftanın veya günün sözü, bir yerden gözümüze ilişiyor, sonra da sanal trafik ile çok kişiye ulaşıyor.  

11 Ocak 2014 Cumartesi

YAZILAR YAZANI MI ANLATIR SADECE!

YAZILARIN " TEMA"SI

Blog sayfamı birkaç arkadaşımın ısrarı ile açtım. Sürekli, aramızdaki kişisel yazışmalar ya da sohbetlerdeki anlatımlarını niye yayınlamıyorsun diyorlardı. Ben de bu fikri benimsedim ve ara sıra yazmaya başladım.  Yaşama ya da tanık olduğum olaylara ait görüşlerimi yazıyorum, (ailemi, özel yaşamımı referans göstermemeye çok dikkat ederek )  kendi çapımızda bir şeyler paylaşıyoruz. Yorumlar genellikle kişisel mailime geldiği için onları yayınlamıyorum, fazlaca okuyan olmuş.  İlgilenenler için iyi bir iletişim kanalı olduğunu düşünüyorum. Özele dayalı olmayan sosyal bir proje ya da paylaşım alanı oluştu diye  algılıyorum, riskleri olsa da eğlenceli bir iş aslında. Risk, sanki her yazdığım yazının bir mesaj ya da kendimden bir örnek gibi algılanması durumunun oluşmasıdır. Bu da okuyanın algı ağı veya  ne anlamak istediği ile  ilgili olduğundan yapacak bir şey yok sanırım.

Bu açıklamayı neden hissettim?  Güçlü kadınlar başlığı ile yazdığım yazı için eşimin tepkisini merak edenler oldu. Tabii ki orada kendimi/bizi anlatmadım, o da böyle algılayacaktır herhalde! (Çok konuda geleneksel erkek tiplemesini aştığı için şanslıyım. Ön yargı ile okuduğunu sanmıyorum, üstüne bile almayacaktır) Bir konuyu incelerken, gözlemlere dayalı analizler yaparken niye insan illa ki kendini anlatsın. Ayrıca özel  yaşamı ulu orta paylaşmayı doğru bulmayanlardanım.

8 Ocak 2014 Çarşamba

GÜÇLÜ KADINLAR ÜZERİNE



GÜÇLÜ KADINLAR 

Son zamanlarda başlığı ya da teması “güçlü kadınlar” olan çeşitli yazılar okudum. Kimisi övgü kimisi eleştiri yüklüydü. Sanal ortamda elden ele gezen bu mailleri erkekler mi yazıyor bilemiyorum doğrusu. (yoksa kadın kadına bu kadar acımazsız değildir herhalde.)  Gelen yazının birinde, mükemmel özelliklere sahip kadınların erkeklerini kaybettikleri (daha doğrusu kaptırdıkları) yazıyordu. Rakiplerin, daha vasıfsız, iddiasız hatta güzel bile sayılamayacağı halde söz konusu erkek üzerinde çok etkili oldukları işlenmişti.
Bir başkasında,  eril özelliklerin dişiliği yok ettiği anlatılıyordu. (Erkeklerin uzmanlık alanlarına karışmamak anlamında) Bir diğerinde  güçlü kadınların çevresince sömürüldüğü, kadının da merkez olma duygusu ile ses çıkarmadığından söz ediliyordu. Genel olarak güçlü kadınlar, farklı şekillerde eleştiriliyordu.  Sanal dünyada benzer yazılar elden ele dolaşıyor, çok ilgi çekiyor sanırım.  Ben de aynı konuda yazmaya karar verdim.