YAZILARIN " TEMA"SI
Blog sayfamı birkaç arkadaşımın ısrarı ile açtım. Sürekli, aramızdaki kişisel yazışmalar ya da sohbetlerdeki anlatımlarını niye yayınlamıyorsun diyorlardı. Ben de bu fikri benimsedim ve ara sıra yazmaya başladım. Yaşama ya da tanık olduğum olaylara ait görüşlerimi yazıyorum, (ailemi, özel yaşamımı referans göstermemeye çok dikkat ederek ) kendi çapımızda bir şeyler paylaşıyoruz. Yorumlar genellikle kişisel mailime geldiği için onları yayınlamıyorum, fazlaca okuyan olmuş. İlgilenenler için iyi bir iletişim kanalı olduğunu düşünüyorum. Özele dayalı olmayan sosyal bir proje ya da paylaşım alanı oluştu diye algılıyorum, riskleri olsa da eğlenceli bir iş aslında. Risk, sanki her yazdığım yazının bir mesaj ya da kendimden bir örnek gibi algılanması durumunun oluşmasıdır. Bu da okuyanın algı ağı veya ne anlamak istediği ile ilgili olduğundan yapacak bir şey yok sanırım.
Bu açıklamayı neden hissettim? Güçlü kadınlar başlığı ile yazdığım yazı için
eşimin tepkisini merak edenler oldu. Tabii ki orada kendimi/bizi anlatmadım, o
da böyle algılayacaktır herhalde! (Çok konuda
geleneksel erkek tiplemesini aştığı için şanslıyım. Ön yargı ile okuduğunu sanmıyorum, üstüne bile
almayacaktır) Bir konuyu incelerken, gözlemlere dayalı analizler
yaparken niye insan illa ki kendini anlatsın. Ayrıca özel yaşamı ulu orta paylaşmayı doğru bulmayanlardanım.
Yazımda, kişiliği güçlü, mücadelesi çetin
olan kadınları anmıştım. Elindeki
parasal olanakları akıllıca kullanıp görevleri doğru kişilere delege ederek
başarılı sanılan/anılan azınlıktan söz etmedim. Aynı şekilde "acıların kadınları" pozisyonunda görüntü vermeye çalışanlar da yok orada. Her insanın kendince
dram sayılacak hikayesi var, kimi sorunlarla kimliğini koruyarak baş ediyor
kimi de dağılıyor. Evli veya bekar
olsun, dağılmayanlardan, zamanını,
parasını denkleştirmeye çalışıp yaşama tutunan örneklerden etkileniyor
insan. Yaşam kaygısı, ekonomik sorunlar,
aile birliğinin rutin görevleri derken yatağa kemikleri bile sızlayarak giren kadınları
takdir ediyorum. Onlar, üzerlerinden tank geçse bile (şiddeti
ağzıma dahi almıyorum ki o başlı başına bir travma) zorluklara
katlanırlar, dürüst ve ilkeli olmaktan vazgeçmezler. Yazdığım satırları okurken
içinde kendini bulanlar zaten ince mesajı yakalamışlar, çok güzel yanıtlar
yazdılar.
Ailesinde güçlü kadınlar için
şanslı olduğunu düşünen erkekler de var. Gurur duyuyorlar ve yaşamı ıskalamıyorlar. Bir
gün de yüreği geniş, güçlü erkekleri yazarım.
Yazarların işi ne zormuş
gerçekten. (sıradan bir yazı benimkisi, üstelik milyonlarca takipçim de yok, buna karşın açıklama zorunluluğu doğurdu. ) Yazının
temasını, yazarın özel yaşamı ya da kendi ruhu halinden ayırt edebilerek yazmak incelikli bir iş
olmalı. Kalemi kuvvetli aksiyon yazarlarının hepsi acaba gerçek yaşamda bir
cinayet sahnesine tanık olmuş mudur ya da kendisi katil midir? Nefes kesen bir soygun
hikayesinin senaristi sahiden profesyonel hırsız mıdır? İşkence ve şiddet
sahnelerini yaşamadan/yaşatmadan bu kadar etkili nasıl anlatıyorlar acaba! Ya da cinsel temalı romanların kahramanları
acaba kendileri /eşleri midir? Bu kadar fantezi uydurulamaz mı? (ön yargı için pes diyorum)
Özetle, her yazının kahramanı
onu yazan değil! Amacını aşan yorumlar için diyeceğim bu kadar. Neyse ki adam aklı başında da kulak asmıyor böyle şeylere.
Bilge SEZER ÖLMEZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder