Yaşam
boyu karşılaştığımız her olay özel değildir, çoğu zaman haber niteliği taşımaz. Ancak, yasak aşk ve yolsuzluk denilince hemen
toplum refleksi oluşuyor. Zaten ikisi dışında hangi haberler “flaş haber “veya
“son dakika haberi ”diye veriliyor ki! Yasak aşk, merak edilme açısından yolsuzluğun
da önünde gidiyor galiba. Kimi zaman siyasete, iş dünyasının erklerine bile yön
verebildiğini görebiliyoruz. Aldatma, insanoğlunun çok yönlü olmasından mı veya
her yönü için bir başkasını sevebilme kapasitesinden mi kaynaklanıyor,
bilinmez. (sosyologlar, psikologlar bile farklı
yanıtlar verebilir.)
Yasak
aşk, taraflardan birinin bazen de ikisinin yasal/kabul edilebilir pozisyonda
olmadığı (illegal) halde yaşanan ilişki için kullanılıyor.
Çok basit olarak örneklersek taraflardan birisi evlidir. Bir de işin içine,
üçüncü kişinin, en yakın arkadaş, komşu, akraba, personel olması durumları girerse,
boyutlar derinleşir, konuşacak sahneler de artar doğal olarak. Herkesin bildiği
onlarca örnek vardır, en azından filmlerde izlemiş, romanlarda okumuştur. Buraya
kadar bilinmeyen yok ancak benim kabul etmediğim ve yazımda anlatmak istediğim
bir kavram kargaşası var.
“Yasak aşk
diye bir kavram yoktur, yasak ilişki vardır” diyorum. Aşk kendi başına
özel, duygu yüklü bir olayken bu kadar basite indirgenemez değil mi? Aşk başladığında
bir yanlışlık ya da ilkesizlik söz konusu olsa bile kısa sürede bu durum
aşılır. Evli olan ayrılır ve seviyorum dediği kişinin yanına geçer. (karşısına ceza olarak ne çıkarsa onu da ödemeye hazırdır üstelik). Eğer yaşananların adı gerçekten aşk ise diye belirtmek gerekir tabii. Aşk
birlikte olmadan nasıl yaşanabilir ki; olursa da çok yıpratıcıdır herhalde. Hele
erkekler için asla kabul edilemez diye düşünüyorum. (doğaları
gereği) Sevdasından, nefes aldığı atmosfer bile daralmışken, sevdiği
kadını başka bir erkeğe gönderebilir mi, sınırlı sürelerde sevip çoğu zaman
gölgede kalabilir mi? Kadın için de çok farklı değil, evli sevgilisinin, mevcut
eşi ile yaşamına devam edip, yeniden baba olma koşulunu içine sindirebilir mi?
Aşk
sözcüğü, içinde çeşitli duygusal terimleri barındırıyor. Sıralasak içi uzun bir
listeyi alacak kavramlarla doludur. Tutku, bu listeye ilk sıradan girer, duyguların
temel gıdasıdır. (Aklın baştan gitmesi durumuna denk
geliyor) Ardından sahiplenme, kıskançlık eki ile gelir, diğerleri de
takip eder. Kimi çok özenir/naiftir, kimi sevdiğini pamuklara sarar/şefkat
yüklüdür, kimi elinde ne varsa sunar/cömerttir. Dediğim gibi, aşkın içine
sayısız anlatım, davranış yerleşebilir. Bir tek, ince hesap girmez. İnsan aşık
olup da sevdiği ile birlikte yaşamaktan başka neyi bekler, neyi hesaplar ki!
Yasak olarak başlamışsa bile normale dönülecek zaman çok kısa olmaz mı? Aşık
olan eski ve yeniyi aynı sepette taşımaz, taşıyamaz. O nedenle çoğumuzun yasak
aşk diye andığı ya da anlattığı durum aslında “yasak ilişki”dir. İki taraf da
dürüst ve ruhunu gerçekten kaptırmışsa sahnede ikisi kalır, diğerlerine
çekilmek düşer. O zaman da yasak kavramı kendiliğinden yok olur.(Bazen tahttan, bazen kariyerden, yüklü bir servetten
bazen de dininden bile vazgeçer insan, asla bedel hesaplamaz, endişe duymaz)
Yasak
ilişkide ince hesaplar vardır. Bir yanda arzu, dürtüsel istekler diğer
yanda ise riske edilemeyecek kazanımlar, sosyal statü, alışkanlıklar ağır basar.
İki taraf da yasak ilişki yaşayarak kazançlıdır aslında. Örneğine göre, para, kariyer,
lüks yaşam, iddialı bir vücut ile tanışabilme, intikam alma, kıskançlık (partneri değil rakibi kıskanma hali)
benzeri duygular ön plandadır. Bazen iş yerinde güç elde etmek, bazen genç bir sevgili ile kendini kanıtlamak gibi gerekçeleri sayabilirim. Bu hedeflerin aşkın içinde yer alması mümkün mü
sizce? Her örneğinde entrika vardır. Sayısı
çok az olmak üzere “masum ve hesapsız” olanı bulunuyordur belki, o da sadece ilişki yaşamak içindir,
tarafların tüm yaşamına sızmaz, bir gün biteceği başından bellidir.
Aşk’ın,
etik değerleri aşamayıp ete kemiğe bürünemediği durumlar da görmüşsünüzdür.
Akıl ve kalp aynı noktada buluşamaz. Çünkü tutkunun karşısına yok sayılamayacak töreler, ilkeler, duygusal değerler çıkar. O zaman da iki taraf aynı davranışı sergiler
ve ilişki başlamadan biter. Onun adı da yasak değil platonik aşk oluyor. (Gözlere hüzün yerleşir, duygularla yoğrulmuş
olanlar yakalar hemen. Ruh ve beden aynı yerde değildir)
İnsanlık
tarihi boyunca en çok işlenmiş tema, kadın erkek ilişkisidir. Sevda üzerine
nice şarkılar yazılmış, filmler çekilmiş. En değerli edebi yapıtlar yine aşk
temalı. Dünya aslında kadın ve erkeğin sevgisi üzerine dönmüyor mu? Savaş,
ekonomi, bilim, küresel güç gibi kuvvetler, yaptırımlar bile aşk karşısında duramıyor.
Bu yüzden “AŞK” ı çok kıymetli, eskitilmemesi gereken bir sözcük olarak
algılıyorum. Yasak aşk denildiğinde de tuhafıma gidiyor, kolay ilişkinin neresi
aşk oluyor!
Bilge SEZER ÖLMEZ
not: yazıda kullanıla görsel http://www.hurhaber.com/ sitesinden alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder