(son güncelleme 26.12.2019
bu yazının üzerine, Paris'e iki kez daha gittim. Yeni lezzet durakları için eklemeler yaptım)
Bu yazımda Paris gezimizden bazı notlar aktaracağım. Aslında tatil programlarının ayrıntıları ile sosyal medyada yayınlanmasına sıcak bakmayan gruptayım. Bir yandan özel yaşamın sakınılması gerektiğine bir yandan da tatillerin farklı amaçlarla yapılıyor olmasına dikkat edip genelde yolculuklarımı yüksek sesle konuşmuyorum. Her tatilin bütçesi, beklentileri ve kişinin yaşamdaki öncelikleri çok değişkendir. Bir insana nefis gelen bir yemek tarifi, konaklama şekli ya da görülmesi mutlaka gereklidir diye önerilen yer, diğerine cazip gelmeyebilir.
Yolculukları paylaşmak istemiyorum, sebebi gündemi boş yere meşgul etmeye veya
yanıltmış olmaya çekinmekten kaynaklanan bir hassasiyet olabilir. Ancak, son yolculuğumda Paris ile ilgili yayınlanan notlardan çokça faydalandım ve bilgi paylaşmayı sorumluluk olarak algıladım.
Zamanı doğru kullanmak adına o kadar kazanımım oldu ki ben de Paris’i ziyaret
etmeyi planlayanlara iletmek üzere bazı deneyimlerimi yazmaya karar verdim.
Paris’e Aralık 2013 ve Nisan 2014 olmak üzere iki farklı mevsimde gittim. Yeni yıl süslemeleri ve vitrin tasarımlarına ilgisi olanlar üşümeyi göze alıp kışın gitmeliler, zaten çok zarif olan şehir silueti bir kat daha güzelleşmişti. Paris, bahar renkleri ve çiçekler ile ayrı bir güzel ancak Noel dönemi bambaşkaydı. Champ Elysees (kendileri de Şanzelize diyor) caddesi başından sonuna kadar özenle aydınlatılmıştı.
Paris’e Aralık 2013 ve Nisan 2014 olmak üzere iki farklı mevsimde gittim. Yeni yıl süslemeleri ve vitrin tasarımlarına ilgisi olanlar üşümeyi göze alıp kışın gitmeliler, zaten çok zarif olan şehir silueti bir kat daha güzelleşmişti. Paris, bahar renkleri ve çiçekler ile ayrı bir güzel ancak Noel dönemi bambaşkaydı. Champ Elysees (kendileri de Şanzelize diyor) caddesi başından sonuna kadar özenle aydınlatılmıştı.
Disneyland’a
hafta içinde gitmelisiniz, hafta sonu çok kalabalık. Turistler dışında
çocuklarını parka getiren yerel halk ve çevre illerden katılımı da hesaba
katmak gerekiyor. Ayrıca en az bir gece
konaklamadan tüm parkı gezmek, oyuncaklara binmek mümkün değil. Biz hafta sonu günlük
giriş yaptık, içerideki uzun kuyrukları görünce de çok pişman olduk. Park ve oyun
alanları 08.00 ve 10.00 arasında sadece otellerde kalanlara açılıyormuş, sıra
beklemeden her eğlenceyi yaşamanın mümkün olduğunu sonradan öğrendim. Bilet
alırken, parkı gezip oyuncaklara binmeme gibi bir bilet seçenek olmadığını da
belirtmeliyim. Hafta içi yoğunluğun daha az olduğunu söylediler. Bazı
oyuncaklar için önceden rezervasyon yaptırmayı deneyin. Noel zamanı süslemeler
çok etkileyiciydi, büyükler bile masal dünyasına geri dönüyor diyebilirim.
Kostümlü geçitler, yeni yıl şovları çocuklar için unutulmaz bir anı. Fransa yolculuğunda,
Disneyland’ın tek başına bir etkinlik olacak kadar zaman aldığını bilerek planlama
yapmalısınız. Tur ile gitmeye gerek yok, şehir merkezine 35 km uzaklıkta zaten.
“RER A” tren hattına binip, “Chessy
Durağı”nda inerseniz parkın girişi karşınıza çıkıyor. Metro kullanıcıları için
son derece düzenli bir ulaşım ağı var. RER A trenine merkezi metrolardan binebilirsiniz.
http://www.ratp.fr/plan-interactif/carteidf.php?lang=uk
sayfasında yayınlanan metro haritası ile aktarma noktalarını ve durak isimlerini
kolayca belirleyebilirsiniz. Ayrıca ulaşım tercihlerine göre 2-3 günlük pass
card uygulamalarının içerikleri yayınlanmış. http://www.parismetro.com
sayfasında pass card ve sınırsız müze kartları için de bilgiler var. Navigocard uygulaması en iyisi, hava alanından alabilirsiniz .Yanınızda küçük bir fotoğrafınızın olması yeterli, sınırsız kullanımı nedeni ile çok ekonomik.
Paris
ziyaretçilerin içeri girmek için çok zaman harcadıkları yerlerin başında Louvre
Müzesi geliyor. Müzenin avlusunda bulunan cam piramidin önündeki giriş kuyruğu
sahiden çok uzun. Ancak Concord Meydanı’ndan yaklaşılan Tuileries Bahçeleri girişindeki
Zafer Takı’ının (Arc de Triomphe du Carrousel)
hemen yanında, merdivenler ile alt kotlara inilen bir yer altı çarşısı var. #Carrousel
Plaza holünde bulunan müze girişinde sıra beklemeden içeri girebildik ve nakit
bilet gişesinden kolayca bilet aldık. 18 yaşın altındakiler ücretsiz, kapanış
saatlerine göre bilet ücretleri değişebiliyor. (not:
Şanzelize’nin girişindeki Zafer Takı (Arc de Triomphe de l’Étoile) ile
karıştırmayın) Müze girişindeki saatler süren beklemeler yüzünden
geri dönenler olduğunu biliyorum. İnsan bu bilginin önemini yerinde yaşayınca
fark ediyor, iyi ki okuyup gitmişim dedim. http://www.carrouseldulouvre.com
Müzeden
çıkınca 226 Rue de Rivoli, 75001 Paris,
adresinde bulunan Angelina isimli pastane çok ünlü, uğramadan gelmeyin. Zafer Tak'ına doğru yürürken müze arkanızda
kalacak şekilde parktan sağ taraftaki yola doğru çıkın, cadde üzerinde. Sıcak çikolatası
biraz ağır ama aromatik çaylar ve pastalar şahane. Nutella kıvamındaki
sürülebilir çikolatası da çok lezzetli. Başka şubeleri de bulunuyor. http://www.angelina-paris.fr/#/home/
Birkaç farklı yemek durağı önereceğim.
Kahvaltı için, 21 Rue de Buci, 75006 Paris,adresindeki Paul her zaman favorimiz. Yıllardır aynı kalitede devam eden hizmet ve menüsü ile güne iyi başlarsınız. Paul hemen her yerde karşınıza çıkıyor, ancak konforlu oturma olanağı ve yemek menüsü her şubede yok.
Paris çok pahalı bir şehir, yüksek fiyatlar ödendiği halde yemeklerden memnun kalmadığımız restoranlar oldu. Denenmiş ve not alınmış olanları paylaşıyorum.
https://www.restaurant-lebois.fr/en/ LE Bois, çok güzel yerel bir restoran. Mutlaka denenmeli. Paris'te özel lezzet duraklarını sorduğum sevgili Efe'den "en sevdiğim notu" ile gelince denedik hemen. Kesinlikle tekrar gidilir notu ile kaydettim.
https://www.bouillon-chartier.com/ Le Bouillon Chartier . 1896'da açılmış bir restoran. Kendine özgü bir dekorasyonu var. Sürekli gelen müşterilerin kullandığı ve özel eşyalarının olduğu çekmeceler, askı sistemleri ilginizi çekebilir. Garsonlar siparişleri, masaya serilen tek kullanımlık servisin üzerine yazıyor. Çıkarken anı olarak alabilirsiniz. Fiyatları oldukça uygun, kuzu pirzolası çok lezzetli. Tatlı seçeneği olara kesinlikle sütlaç yemeyin, bizim damak lezzetimize uygun değil.
http://www.relaisentrecote.fr/?page_id=205&lang=fr_FR Le Relais de l’Entrecôte bilinen yerel bir restoran. Çalışma saatlerini kontrol etmeden gitmeyin. Biraz iddialı bir sos ile servis yapıyorlar. Eti önce sade deneyin diyebilirim.
Lezzetli et yemek isteyenler için Şanzelize üzerindeki Drugstore Steakhouse rahatlıkla önerilebilecek kadar iyi bir menüye sahip. Ayrıca içinde alışveriş olanağı da var. http://www.publicisdrugstore.com
Yine Şanzelize üzerinde bulunan Kusmi Tea Coffee’de çay ve pasta molası
verebilirsiniz.
Ayrıca, Notre Dame Katedrali’ni gezdikten sonra kısa bir yemek molası düşünürseniz krep yiyebilirsiniz, çevrede çok fazla seçenek var. Crêperie des Arts adresini yine bir gezginin notlarından almıştım. Adresi bulmak için Notre Dame’dan sonra biraz yürümek gerekiyordu ama aradığıma değdi. Küçük ve şirin bir yer, çalışanlar güleryüzlü. Menüde, tatlı olarak çeşit çeşit krep de bulunuyor, ana yemek olarak tüketebileceğiniz tuzlu krepler de sunuluyor. Ben sebzeli olanını denedim, kıymalı olanın da tadına baktım, ikisi de güzeldi. Kararsız kaldığınızda önce tattırıyorlar, içinize sinerek sipariş verebiliyorsunuz. Adres: 27 Rue Saint-André des Arts, 75006 Paris, Fransa
Versay Sarayı’na giderken RER C tren hattına bindik. Versailles–Rive Gauche (Château
de Versailles) yönünde binip son durakta inmek gerekiyor. Ancak son
durak iki yöne ayrılıyor, kaçırmayın sakın. Gardan çıkıp caddenin karşısındaki
turizm ofisinden bilet ve haritanızı alabilirsiniz. Versay Sarayı gezisini öğleden
sonraya bırakmayın, giriş sırası çok uzundu. Louvre’de olduğu gibi bilinmeyen bir
giriş bulamadık maalesef. Çok erken gidenler daha az beklemişler, kalabalık
gruplar için ayrıca rezervasyon seçeneği bulunuyor.
Versay Sarayı’nın
bahçelerini görmeden gelmeyin kesinlikle. Dev büyüklükte bahçenin orta aksı belirleyen
kanal güzel ve etkileyici bir manzara yaratıyor. Ağaçlar ve heykellerle
çevrelenmiş yollardan korulara geçiş sağlanıyor. Her korunun içinde ya değişik
bir peyzaj çalışması ya da heykellerle süslü orta alanlar var. Ne olacak bahçe alt
tarafı demeyin sakın! http://en.chateauversailles.fr/gardens-and-park-of-the-chateau-
sitesindeki slayt gösterisini izleyince hak vereceksiniz.
Paris’e gidenlerin görmeye zaman bulamadığı yerlerden birisi de Le Defence (yeni Paris) bölgesi. Paris’in tarihi dokusundan bağımsız olarak inşa edilmiş gökdelenler ile kaplı. Tarihi binalar ile modern yapılaşma arasındaki fark o kadar belirgin ki! Şanzelize’nin başındaki Zafer Takı yanındaki Charles de Gaulle – Étoile metro istasyonundan 1 numaralı metro ya da RER A ile La Defence'e ulaşmak mümkün. Metrodan çıkar çıkmaz Grande Arche karşılıyor sizi.
Kısa yolculuklarda zaman çok çabuk tükeniyor. Yolculuk
öncesi biraz araştırma yaparak yorulmadan gezebilirsiniz. Blog sayfalarında, Paris için yazılmış, ayrıntılı bilgiler bulabilirsiniz. Bir liste yapıp,
haritadan bölgelere göre gruplamak en iyisi. Ulaşım çok pratik, oteller
görülmesi gereken yerlerin işaretlendiği hatta hangi metroda inileceğini
gösteren şehir haritalarını veriyor zaten. Eyfel Kulesi, Sein Nehri, Champ-Elysee,
Sacre Couer Bazilikası, Ressamlar Tepesi, Lüxemburg Bahçesi, Notre Dame
Katedrali,Pantehon, Saint-Germen Meydanı, Saint Honore Caddesi, Madeleine
kilisesi, Le Defence, Concorde Meydanı ve Dikilitaş, Louvre Müzesi,
Versay Sarayı, Disneyland, Fen Bilimleri Müzesi, La Fayette, Printemps, Opera, Orsay Müzesi, Zafer Tak’ları aklıma
ilk gelenler. Ayrıca Saint Sulpice Kilisesi tekrar gündemde. 1884 yılına kadar başlangıç meridyeni olarak kabul edilen "Gül Çizgisi" ni görün. Da Vinci Şifresi'nde anlatılan izleri görmek için gelen ziyaretçi sayısı oldukça yüksekmiş. Ayrıca Hemen Louvre yanındaki BENLUX'e uğrayın. Neredeyse her dilde satış görevlisi var, tax free bedelini mağazada düşüyorlar ve başka indirimler de uyguluyorlar.
Paris, defalarca gidilecek kadar güzel bir şehir, vedalaşması çok zor. Halkın, geçmişi koruma bilincine, sanata olan saygısına ve medeni yaşam koşullarına hayran kalmamak mümkün değil. Anıt niteliğindeki her yapının önünde dev parklar var. Kimse oralara alışveriş merkezi ya da plaza dikmeyi düşünmüyor. Cadde boyu sanat eseri gibi duran binaların orijinal halleri ile yıllarca ayakta kalması, toplumsal bilincin düzeyini hemen kanıtlıyor size… Eski ve alçak katlı olanı yıkıp da ranta dönüştürecek beton yığınlarını yerine koyan çağ dışı uygulamalara ya da aykırı bir kent mobilyasına hiç rastlamadım… Mimar olarak şehrin dokusuna ve yapılara duyulan saygıyı görüp, Ankara ile kıyaslayınca içim ezilerek gezdim. Balkonlarda, pencerelerde sadece çiçekler var. Ne çanak anten, ne balkon kapaması, ne birbirinden farklı doğramalar ne de tuhaf ve sahte yapı süslerini göremezsiniz. Binaların projedeki halleri ile birebir aynı oldukları net olarak görülüyor. İşçilik kalitesinin de etkisi ile yapılar, projenin orijinal boyutundaki maketi gibi.
Yazdıklarımı özenti olarak algılamayın sakın, geri kalmışlığımızın boyutunu görünce sitem ediyorum sadece. Kent planlaması ve mimarlık orada ne kadar değerli, bunu ülkemizde görebilmek ise hayal ötesi! Sadece Louvre Müzesi avlusundaki cam piramidin yapılış öyküsü bile ciddi bir öğreti. Halkın Cumhurbaşkanı bile olsa, projeyi yarışmasız ve kent otoritelerine sormadan ihale etmesini büyük tepki toplamış o yıllarda.
Paris, tek sözcükle anlatılamaz.
Bilge SEZER
Paris gezim için çok yararlı bir içerik oldu 🙏
YanıtlaSil