ERKEKLER NEDEN ALDATIYOR?
Kadın erkek ilişkileri üzerine,
olağanın dışında yorum yapıp düşünce açıklamak riskli konulara değinmek
anlamına geliyor. “İkinci Kadınlar
Varlıklarını Neden Gizlemiyor” konulu yazımı yazarak cızzz konular
kategorisine giriş yapmış oldum. İlintili olarak da aldatmak hakkında yazmak
istedim. Ancak yazması zor ve yakın çevremizde illa ki birini işaret edecek
diye örnekleme yapmanın bile sakıncalı olduğu bir konu…
Birey, zaten bir ilişkinin içindeyken
neden aldatır sorusunun o kadar çok cevabı var ki sadece çok eşlilik olsun ya da macera yaşamak gibi sığ yanıtlarla açıklanamıyor. En basit haliyle,
erkek de kadın da kendi benliğini yaşayamadığı zaman aldatıyor denebilir.
Aldatmak, yansımaları farklı olsa dahi her tür sosyal sınıfta yaşanan bir olay
olarak sürekli karşımıza çıkıyor. Acaba bir çeşit gereksinim mi?
Aldatmak, çiftlerden birinin verdiği
sözlere rağmen yeni, bir ilişki yaşama isteği ile başlıyor. Çünkü evlilik
kurumunu tanımlayan değer yargıları ile aşkı anlatan kavramların aynı sepette
taşınamadığını biliyoruz. Aşk’ı aşk yapan delifişek duygular, evliliğin
mantıkla kurulmuş düzeninde pek de yaşanamıyor. Sağlıklı bir ruh hali ve
tatmin olunan özel yaşam için gerek duyduğumuz duygular bazen birbirine giriyor.
Tutku/şehvet, şefkat, mantık, kutsallık,
güven, sağduyu, mizah, aidiyet ve özgürlük gibi arayışlar tek çatı altında toplanabilir mi?
İlişkimizde, aynı anda olsun dediğimiz ama açıklamaları tezat olan kavramları birleştirmeye
çalışıyoruz, biri yaşandığında diğeri diskalifiye oluyor. Yaşanmamış duyguların
ağır basması halinde ise arayış başlıyor. (Oysa aklı ve kalbi
aynı sözü söyleyen insanlar, her duyguyu yerinde ve kararında tadabiliyor, uzun yılları nitelikli bir şekilde paylaşabiliyor. Nitelikli dedim, çünkü her
evlilik sahici değil. Özenilecek ve
saygı duyulacak bir birlikteliğin var olduğuna inanmayacak kadar mutsuz olanlar
dahi var. Yasal olarak devam etse de ruhlarının evli olmadığı çiftlerde aldatmak
kaçınılmaz bir son gibi)
Son yıllara kadar sadece erkekler
aldatıyor sanıyorduk, o yüzden araştırmaların, incelemelerin çoğu erkek
davranışı üzerine olmuş. Kendi içinde
bile fazlaca alt başlık barındıran bir konu olduğu için bu sefer sadece
erkeklerin dünyasından bakalım.
Erkeklerin yaşama dair algıları,
öncelikleri kadınlardan farklı. Onlar daha çok cinselliğin ön planda olduğu
ilişkilerde kendilerini var hissediyorlar. Erkek, özel yaşamında bir “dişi” ile
muhatap olmak istiyor. Aksine, çoğu evde
annelik, ev kadınlığı rolleri feminen yaklaşımın önüne geçiyor. Ev düzeni,
çocukların eğitimi, zorunlu akrabalık ilişkileri, sosyal yarış, gelecek planları gibi
konular gündemi belirliyor, erkekler de bundan son derece rahatsız oluyorlar. (flört edememe
hali ilişkileri tüketiyor )
Erkeklerin, eşlerinden güzel sözler duymaları ya da gururlarının okşanması sağlandığında edilgen hale
geldikleri, cömertleştikleri ve koşulsuz itaat sağladığı söyleniyor. Bu iddiaların gerçekliği hakkında nesilden nesle aktarılan
öğütler var. Erkeklerin eleştiriyi kaldıramadığı, sadece övgü ile idare
edildikleri, hep anlatılır, hatta gelinlerin kulağına küpe olarak takılır. (Erkekler; güzel
söz duymak yeter, gerisi bahane diyor'muş.)Kariyeri yüksek ve
karizmatik olarak anılan saygıdeğer beyefendilerin, gönüllerini okşayan tek söz, tek davranış için, her şeylerini feda ettiğini görüp, duyup,
yaşayabiliyoruz.
Peki, erkekler sadece
pohpohlanmak ya da yalan bile olsa övülmek için mi aldatıyorlar sorusunun yanıtı elbette "hayır" olacak. Ülkemizin yarı nüfusunu oluşturan milyonlarca erkek, yaşanmamış
duyguların esiri olup zaaf içine girmiyor, haksızlık etmeyelim. Erkeklerin
aldatma gerekçeleri de kendi içinde değişik başlıklar barındırıyor. Erkeğin davranış
bozukluğu gösterdiği örnekler de var, seçtiği kadının kimlik sorunları yüzünden
bunalıp kendini sokağa atan örnekler de! Veriler ve yaşanan öyküler çok
değişken olduğu için kategorize etmek güç. (Sosyologları bile aşan bir konu olduğunu
sanıyorum)Erkekler;
- Aile olmanın kutsallığını öğrenemediğinde,
- Birbirini sevmeyen anne-baba elinde büyüdüğünde,
- Tabular altında büyüyüp gençliğini yaşayamadığında,
- Eşi ile flört edemediğinde,
- Çok çabalayıp, elindekini samimiyetle sunduğu halde eşinin hırslarını tatmin edemediğinde, fazlasını sunmak zorunda bırakıldığında,
- Evdeki kurguda konu mankeni olduğunda, evini eşinin ailesinden oluşan bir heyet yönettiğinde,
- Yalnızlığını, sevilmediğini, nihayet kabul ettiğinde ve
- Doğanın ona çizdiği gerçek rolü yaşayamadığında aldatıyor.
İnsanlığın ilk çağlarında yiyecek
bulmak için avlanmaya erkeğin gittiği, kadının da gelen av etini pişirerek ailesini
beslediği, rollerin böyle tanımlandığı gerçeği ile büyüdük. Erkek, her zaman
gücü, kadın da şefkatle sunulan anaçlığı simgelemedi mi! Erkek dışarıdaki
zorluk ne olursa olsun çalışmaktan ürkmüyor, korkmuyor. Sevdiği kadını korumak
için tehlikeyi bile hesap yapmadan göğüslüyor. Sahiplenen, koruyan, doyuran
olmak onun için çok kolaysa diğer konuların da eşine kolay gelmesini bekliyor. Ancak
erkekler de anlaşılamıyor kimi zaman. Yaşamış ve görmüşlüğü ile insan
ilişkilerindeki öngörüsü yüksek olan bir arkadaşımın bu konudaki kısacık
saptaması konuyu net olarak açıklıyor. “ Kadını
doyurmak, ona zor gelen işleri çözümlemek,
güvenli bir yaşam sunmak bir erkeği yormuyor inan ki! Erkek aslında
kadına hizmet götürebildiği ölçüde kendini “maskülen” hissediyor. Buradaki
temel sorun, hizmetine girecek kadar
beğeneceğin o kadını bulabilmek” demişti.
Kahvaltı hazırlamak, nevresimleri
ütülü kullanmak, ayakkabıları boyarken ayrım yapmamak, eşinin tercihlerini
gözetmek, en leziz yiyecekleri aile üyeleri için pişirmek gibi konularda
özverili davranmayı kayıp sayan ya da ahmaklık olarak gören kadınlar var ne
yazık ki! Ruhsal anlamda yoksulluk sınırının bile altında olduğunu düşündüğüm
bu tipolojideki kadınlar ile evli olanlar, yaşamı ıskalıyorlar.(İş ortamında
türlü sorunla boğuşurken evde “özel ”bir kişi olmadığını görmek çok yıpratıcı
olmalı.) Eve geldiğinde buzullardan esmiş rüzgar ile karşılaşan
erkekler çözümü, boşanmakta değil
kaçamak yapmakta buluyor. (düzeni toptan değiştirmek zor geliyor olmalı)
Vicdan baskısından uzakta, kendini ifade edebildiği yeni bir iletişim kanalı
açılınca hemen aldatmayı seçiyor.
Aldatmanın bahanesi ya da
hafifletici nedenleri olabilir mi, kabul edilebilir mi? Yanıtını siz verin.
Not: Yazdıklarıma bu sefer de aldatılan kadınlar çok kızacak,
eminim. Lütfen ön yargılı davranmasınlar, çok
eşliliği marifet saymayı savunanların veya ahlak çıtası düşük erkek örneklerinin
bu yazıda yer almadığını belirtmek isterim. Çapkınlığın racon olarak kabul
edilmesini, kutsal değerlerin çiğnenmesini kabul etmediğim için irdelemek de
istemem. Aldatmayı farklı bir göz ile görmek istedim sadece.
Merak etmeyin aldatan mutlaka aldatılır.
NOT:görsel http://www.hdwallpapers.in/love_hd-wallpapers.html sitesinden alınmıştır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder