13 Temmuz 2020 Pazartesi

YKS




ÜNİVERSİTEYE GEÇİŞ DÖNEMİ

Ülkemizde meslek seçimi ne yazık  ki öğrencinin  yeteneklerine, ilgi alanlarına göre  yapılmıyor. Orta öğretimde başlayan ezber metotlarının gölgesi lise eğitiminin alt yapısına da düşüyor. Özgün olmayan eğitimin karmaşık ve ağır yükü, yıllar sonra geriye dönülmez sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Kişinin temel kararlarını ve yaşam kalitesini belirleyecek olan meslek seçimi, ne yazık ki tartışmalı bir değerlendirme  sistemine bağlı. Öğrencilerin bilgi düzeyi hafta sonunda arda arda yapılan iki sınavla ölçülüyor ki bu, büyük haksızlık!



DERSHANELER NEDEN VAR?

Ekonomisi güçlü, bilimsel araştırmaların, teknolojik yeniliklerin güncellendiği ülkelerde okul dışı eğitime neden gerek duyulmadığını incelemeliyiz. Okul tanıtımlarında velileri ikna etmek için sunulan olanakların, kullanılan metotların uygulamada altları doldurulamıyor. Sayısı parmakla gösterilecek kadar az olan okullar dışında, destek almaya gerek duymayan öğrenci yok gibi. Okullardaki eğitimin yetersizliği, öğrenci-veli-öğretmen-bürokratik otorite taraflarınca kabul edilmiş durumda. Öğretmenler de veliler de sınav yükünü dershanelere taşıtmayı benimsedi.
Okullarda kalıcı ve pratik eğitim-öğretim metotları bulunamaz mı? Çocukları, üniversite düzeyinde ağır matematik ve fen bilimlerini öğrenmek zorunda bırakan müfredat,  derslerin bu düzeyde işlenmediği gerçeği ile yüzleşmiyor. Araştırma yapmak, deneye/belgeye dayalı referanslar vermek gibi kriterlerden uzak, ezbere ve kulaktan dolma bilgilere itibar ediliyor. Liseyi bitirmiş bir öğrencinin temel bilgi düzeyinde standardı ne olmalıydı, neden sağlanamıyor sorusunun yanıtı üzerinde durmalıyız.
Dershane desteğinde sadece hızlı soru çözme tekniği ve sınava yönelik konu taramaları ön planda tutuluyor. Eğitim-öğretim yıllarının nerede nasıl harcandığı değil sonucuna bakarsak olan yine çocuklara oluyor maalesef.


SINAV ADLARI VE SİSTEMİ NEDEN BU KADAR SIK DEĞİŞTİ?

Üniversiteye giriş sınavı adı ve sistemi neden bu kadar sık değişti diye gerçekten merak ediyorum. Yöntem değişikliği sınav adlarını da etkiliyor demek ki! Sınavların yapılma aralığı, baraj sistemi vb konulardaki sürekli değişiklik ile hak kaybı yaşanıyor. Örneğin, 2002 doğumlu öğrencilerin liseye geçiş için girdikleri sınavın adı TEOG idi. Sınavların iki dönem ortasında yapılmasının yanlışlıklarını anlatmak üzere kişisel olarak epey uğraşmıştım. (https://bilgesezer.blogspot.com/2015/11/teog-adyla-kapsam-degistirilen-ve.html) Sınav öncesi ve sonrası haftalarda takvim durmuştu neredeyse. O yıl oluşan bilgi kayıpları telafi edilmedi. Liselere geçiş sınavı, şimdi okul bittikten sonra neden yapılıyor diye sorsak ve  adil olarak yanıtlansa, yetkililer çocuklarımıza özür borçlu olacaklar.

Tüm dersler üzerinde ve bilinmesi gereken temel konuları kapsayan ilk sınav (bu yıl TYT adı ile yapıldı) sonrası ile alan belirleyecek önemli etap arasında tek gün olması mantıklı mı? İlk sınavı geçemeyen öğrencilerin bir sonraki sınava girmesi için görevlendirilen gözetmen, oluşan trafik yoğunluğu, evrak işlemleri, harç bedelleri vb konularda boşa giden tüm verilere yazık değil mi? Ya da kaç öğrenci sınavım kötü geçti deyip ertesi gün gitmeme hakkını kullanabilir ki?


SON SINIF ÖĞRENCİLERİNİN OKULA DEVAM ZORUNLULUĞU

Lise son sınıf öğrencilerinin ikinci dönem okula gitmediğini , öğretime dershanelerde devam edildiğini bilmeyen /duymayan var mı? Ancak yasal devamsızlık süresi yeterli gelmediği için bu durum, alınan sahte sağlık raporları ile kılıfına uyduruluyordu.  Prensip olarak yalan söylemeye olan tepkim nedeni ile aşamayacağım bir sorun olarak karşımda duran rapor alma zorunluluğu, bu yıl karantina ile ortadan kalktı. Uzaktan eğitim kararını minnetle karşıladığımı içtenlikle yazabilirim. Erişkin cephesinde rapor almaya mecbur kalan  veliler, soruşturma riskini ortandan kaldıran okul idaresi, ikinci okul sayılan dershane, (ister hatır için ister bedel karşılığında ) hasta olmayan öğrenciye rapor yazan doktorlar ve denetim aşamasında tüm bu akışı rutinleştiren bürokrasi var. Öğrenci cephesinde ise çocuklar yalan beyanın sistemleşmesini, normalleşmesini izliyor ve ilkeli duruşun gerçek olmadığını deneyimliyor. Genel ahlak değerleri ile akademik başarı birlikte olamaz mıydı? Lise son tek dönem olacak şekilde alınacak tek karar yeterli aslında. Bu gençlik, ülkenin tüm kaynaklarını yönetmek ve temsil etmek üzere kısa sürede iş dünyasına atılacak. Lise son sınıftaki manevraları, her alanda sistemin boşluklarını değerlendirmek bunu da başarı saymak  olarak yorumlayacaklar.

SINAV SORULARININ İÇERİĞİ ve SINAV SÜRESİ

Sınav sorularının içeriğinin değerlendirilmesini uzmanlara bırakmak kaydıyla, bu sınavın sahiden ortaokul-lise bilgilerini ölçtüğünü düşünemiyorum. Örneğin; bazı mühendislik ve tasarım bölümlerinde, bırakın  ileri dereceyi, başlangıç düzeyinde dahi biyoloji bilgisine gerek duyulmuyor. Öğrenci, ilgisi olan bölüme yoğunlaşsa, alan sınavı da kendi içinde bölümlere ayrılsa daha bilinçli çalışılmaz mı?
Süreye gelince, baraj sınavı en az bir ay önce gerçekleşip, alan belirleme sınavı da iki güne yayılsaydı öğrencilerin kaygıları azalacaktı. Yoğun stres altında tuvalet ihtiyacının dahi yasak olması çağdaş bir uygulama mı? Sınavda bayılan, midesi bulanan bir öğrenci ya diğer öğrencilere rahatsızlık verecek şekilde sınava devam etmeye zorlanıyor ya da sınav hakkını dolasıyla bir yılını kaybediyor. Tuvalet süresinde öğrencinin peşinen kopya çekeceğinin varsayılması gençliğin tüm yaşama umutsuz bakmasını tetiklemiyor mu? Geçmiş yıllardaki skandallarda,  haksız rekabet edenlerin ödüllendirildiği gerçeği karşımızda dururken masum çocukların sağlık sorunları ya da zorunlu ihtiyaçlar nedeni ile elenmesi büyük haksızlık! Salon dışına çıkması zorunlu öğrenciye gözetmen eşliğinin yasak olması mı doğru, bir yılın boşa gitmesinin ailelere/ ülke ekonomisine zararı mı uygun; mutlaka karşılaştırılmalı.


SIK DEĞİŞEN MÜFREDAT VE DESTEK YAYIN KAOSU

Okul kitaplarının içeriği neden sınava yetmiyor, müfredat neden bu kadar sık değişiyor? Zaten, bakanlığın dağıttığı kitaplarda aranan her bilgi yer almalı. Destek yayın kitabı veya konu anlatımlarına ihtiyaç duyulması önemli bir eksik olarak, kayıtlara geçmeli kanımca.
İddialı manşetler ile satılan konu özetleri, soru bankaları vb basımları kim/nasıl denetliyor acaba. Doğru seçeneğin olmadığı sorular, yazım hataları gibi öğrenciyi yoran, yanıltan ve zaman kaybına neden olan yayınlar satışa sunulmadan hassas bir filtreden geçmeli. Her konu için başka bir yayınevini öneren öğretmenlerimizin canı sağ olsun, ancak tamamı kullanılmayacak olan kitaplar yüzünden kağıt tüketiminin oranın incelenmesi  talebim, ütopya sayılmaz herhalde.


OKUL PUANI
Bazı okullarının akademik başarılarını yüksek gösterme politikası nedeni ile notların stratejik olarak yükseltilmesi mutlaka önlenmelidir. Okul başarı puanının sınav sonuçlarına etkisi, çalışkan ve disiplinli öğrencilere ayrıcalık tanımalı elbette. Ancak hak edilmeden elde edilen yüksek notların etik olmayan başarıları desteklediği  de göz ardı edilmemeli.

SINAV DİLİ

Lisede matematik ve fen bilimlerini yabancı dilde öğrenen çocukların, sınavda Türkçe formatı anlamakta zorlanması da yarışın tuhaf parametrelerinden birisi. Anadili dışında eğitim yapan okullara göndermeyin çocuğunuzu eleştirisi yapanlara yanıt, İngilizce eğitim yapan üniversitelerden gelmeli! Kolejlerde, özel okullarda yabancı dilde öğretim gören öğrenci, bu sınavda haksızlığa uğruyor. Devlet okullarında bilgiyi anadili ile öğrenen öğrenciler de üniversite yaşamında zorlanıyor. Anadilde eğitim ile  uluslararası bilgiye erişim, yayın taramak için  mutlaka bilinmesi gereken yabancı dil nasıl  bir arada, uyumlu  kullanılabilir?

Dikkat çekmeye çalıştığım sorunların başlıkları kim bilir kaç çalıştay konusudur. (Blog yazısı için bile ne uzun oldu.) Benim veli olarak sıralamaya çalıştığım sorunlar biliniyor ve çözüm yolları da mutlaka aranıyordur. Ancak zaman çok hızlı geçiyor ve bazı kuşaklar gerçekten mağdur oluyor.Öneriler uygulanabilir ve sürdürebilir olmalı, özel okul ile devlet okulları arasındaki donanım farkları unutulmamalı. Gençlik eşit koşullarda yarışabilmeli, kaos sayılacak epey uygulama var. Dünya standartlarına uygun eğitim için kaç yıl çalışılacaksa,  ne kadarlık bir bütçe harcanacaksa bu konular yapılması gereken işlerin başında yer almalı. Eğitimdeki aksaklıklar giderilmeden diğer konularda akılcı çözümler yapacak bir nesil yaratmak ironik bir beklentiye dönüşüyor.

Yazımı, yakınmak ya da konuya olumsuz tarafından bakıp sırf eleştirmek için yazmadım. Aksaklıklara karşın, idealist olan eğitimcilerin nasıl çırpındığını, öğrencilere yetmeye çalıştığını, mevcut uygulamaları düzeltmek üzere bazı birimlerin emek harcadığını biliyorum. Konu suçlamak ya da cevap hakkı doğuracak eleştirileri gündeme getirmek değil. Amaç gelecek nesilleri gelişen, değişen çağdaş standartlara kavuşturmaya dikkat çekmek. Çocukların akademik bilgi kadar sosyal farkındalık, sanatın tüm dalları ve sporda da yetkin olmalarının önemini savunuyorum, içinde bulundukları çaresizliğe üzülüyorum.

Eğitim ve sınav sistemimizdeki aksamaları çocuğumun özelinden uzak tutarak anlatmaya çalıştım ve özellikle sınav sonuçları açıklanmadan önce yayınlamak istedim. 2002 kuşağının üzerinde yapılan yapbozları listelemeye gerek yok. Kalkınmanın en önemli aşamasının eğitimdeki reformlar olacağını yineleyerek umut beslemek istiyorum.

Sınav sonucunu bekleyen gençlere başarı dileklerimle.





3 yorum:

  1. Canım bize sor birde.....Rezillik

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdi gördüm yorumu, blog ayarlarında bir sorun var.
      Eğitim sistemi düzelmeden yol almak olanaksız, yıllardır sadece isim değişikliği yapılabilen ancak içeriğine katkı sağlanamayan buluşlardan bezdi herkes

      Sil