ÜNİVERSİTEYE GEÇİŞ DÖNEMİ
Ülkemizde meslek seçimi ne
yazık ki öğrencinin yeteneklerine, ilgi alanlarına göre yapılmıyor. Orta öğretimde başlayan ezber
metotlarının gölgesi lise eğitiminin alt yapısına da düşüyor. Özgün olmayan
eğitimin karmaşık ve ağır yükü, yıllar sonra geriye dönülmez sonuç olarak
karşımıza çıkıyor. Kişinin temel kararlarını ve yaşam kalitesini belirleyecek
olan meslek seçimi, ne yazık ki tartışmalı bir değerlendirme sistemine bağlı. Öğrencilerin bilgi düzeyi hafta
sonunda arda arda yapılan iki sınavla ölçülüyor ki bu, büyük haksızlık!
DERSHANELER NEDEN VAR?
Ekonomisi güçlü, bilimsel araştırmaların,
teknolojik yeniliklerin güncellendiği ülkelerde okul dışı eğitime neden gerek
duyulmadığını incelemeliyiz. Okul tanıtımlarında velileri ikna etmek için
sunulan olanakların, kullanılan metotların uygulamada altları doldurulamıyor. Sayısı
parmakla gösterilecek kadar az olan okullar dışında, destek almaya gerek
duymayan öğrenci yok gibi. Okullardaki eğitimin yetersizliği, öğrenci-veli-öğretmen-bürokratik
otorite taraflarınca kabul edilmiş durumda. Öğretmenler de veliler de sınav
yükünü dershanelere taşıtmayı benimsedi.
Okullarda kalıcı ve pratik eğitim-öğretim
metotları bulunamaz mı? Çocukları, üniversite düzeyinde ağır matematik ve fen
bilimlerini öğrenmek zorunda bırakan müfredat, derslerin bu düzeyde işlenmediği gerçeği ile
yüzleşmiyor. Araştırma yapmak, deneye/belgeye dayalı referanslar vermek gibi
kriterlerden uzak, ezbere ve kulaktan dolma bilgilere itibar ediliyor. Liseyi
bitirmiş bir öğrencinin temel bilgi düzeyinde standardı ne olmalıydı, neden
sağlanamıyor sorusunun yanıtı üzerinde durmalıyız.
Dershane desteğinde sadece hızlı
soru çözme tekniği ve sınava yönelik konu taramaları ön planda tutuluyor. Eğitim-öğretim
yıllarının nerede nasıl harcandığı değil sonucuna bakarsak olan yine çocuklara
oluyor maalesef.
SINAV ADLARI VE SİSTEMİ NEDEN
BU KADAR SIK DEĞİŞTİ?
Üniversiteye giriş sınavı adı ve
sistemi neden bu kadar sık değişti diye gerçekten merak ediyorum. Yöntem değişikliği
sınav adlarını da etkiliyor demek ki! Sınavların yapılma aralığı, baraj sistemi
vb konulardaki sürekli değişiklik ile hak kaybı yaşanıyor. Örneğin, 2002
doğumlu öğrencilerin liseye geçiş için girdikleri sınavın adı TEOG idi. Sınavların
iki dönem ortasında yapılmasının yanlışlıklarını anlatmak üzere kişisel olarak
epey uğraşmıştım. (https://bilgesezer.blogspot.com/2015/11/teog-adyla-kapsam-degistirilen-ve.html) Sınav öncesi ve sonrası haftalarda takvim durmuştu neredeyse.
O yıl oluşan bilgi kayıpları telafi edilmedi. Liselere geçiş sınavı, şimdi okul
bittikten sonra neden yapılıyor diye sorsak ve adil olarak yanıtlansa, yetkililer
çocuklarımıza özür borçlu olacaklar.
Tüm dersler üzerinde ve bilinmesi
gereken temel konuları kapsayan ilk sınav (bu yıl TYT adı ile
yapıldı) sonrası ile alan belirleyecek önemli etap arasında tek gün
olması mantıklı mı? İlk sınavı geçemeyen öğrencilerin bir sonraki sınava
girmesi için görevlendirilen gözetmen, oluşan trafik yoğunluğu, evrak
işlemleri, harç bedelleri vb konularda boşa giden tüm verilere yazık değil mi?
Ya da kaç öğrenci sınavım kötü geçti deyip ertesi gün gitmeme hakkını
kullanabilir ki?
SON SINIF ÖĞRENCİLERİNİN OKULA
DEVAM ZORUNLULUĞU
Lise son sınıf öğrencilerinin ikinci
dönem okula gitmediğini , öğretime dershanelerde devam edildiğini bilmeyen /duymayan
var mı? Ancak yasal devamsızlık süresi yeterli gelmediği için bu durum, alınan
sahte sağlık raporları ile kılıfına uyduruluyordu. Prensip olarak yalan söylemeye olan tepkim
nedeni ile aşamayacağım bir sorun olarak karşımda duran rapor alma zorunluluğu,
bu yıl karantina ile ortadan kalktı. Uzaktan eğitim kararını minnetle
karşıladığımı içtenlikle yazabilirim. Erişkin cephesinde rapor almaya mecbur
kalan veliler, soruşturma riskini
ortandan kaldıran okul idaresi, ikinci okul sayılan dershane, (ister hatır için
ister bedel karşılığında ) hasta olmayan öğrenciye rapor yazan doktorlar ve denetim
aşamasında tüm bu akışı rutinleştiren bürokrasi var. Öğrenci cephesinde ise
çocuklar yalan beyanın sistemleşmesini, normalleşmesini izliyor ve ilkeli
duruşun gerçek olmadığını deneyimliyor. Genel ahlak değerleri ile akademik
başarı birlikte olamaz mıydı? Lise son tek dönem olacak şekilde alınacak tek
karar yeterli aslında. Bu gençlik, ülkenin tüm kaynaklarını yönetmek ve temsil
etmek üzere kısa sürede iş dünyasına atılacak. Lise son sınıftaki manevraları,
her alanda sistemin boşluklarını değerlendirmek bunu da başarı saymak olarak yorumlayacaklar.
SINAV SORULARININ İÇERİĞİ ve
SINAV SÜRESİ
Sınav sorularının içeriğinin
değerlendirilmesini uzmanlara bırakmak kaydıyla, bu sınavın sahiden ortaokul-lise
bilgilerini ölçtüğünü düşünemiyorum. Örneğin; bazı mühendislik ve tasarım
bölümlerinde, bırakın ileri dereceyi,
başlangıç düzeyinde dahi biyoloji bilgisine gerek duyulmuyor. Öğrenci, ilgisi
olan bölüme yoğunlaşsa, alan sınavı da kendi içinde bölümlere ayrılsa daha
bilinçli çalışılmaz mı?
Süreye gelince, baraj sınavı en
az bir ay önce gerçekleşip, alan belirleme sınavı da iki güne yayılsaydı
öğrencilerin kaygıları azalacaktı. Yoğun stres altında tuvalet ihtiyacının dahi
yasak olması çağdaş bir uygulama mı? Sınavda bayılan, midesi bulanan bir öğrenci
ya diğer öğrencilere rahatsızlık verecek şekilde sınava devam etmeye zorlanıyor
ya da sınav hakkını dolasıyla bir yılını kaybediyor. Tuvalet süresinde öğrencinin
peşinen kopya çekeceğinin varsayılması gençliğin tüm yaşama umutsuz bakmasını
tetiklemiyor mu? Geçmiş yıllardaki skandallarda, haksız rekabet edenlerin ödüllendirildiği gerçeği
karşımızda dururken masum çocukların sağlık sorunları ya da zorunlu ihtiyaçlar
nedeni ile elenmesi büyük haksızlık! Salon dışına çıkması zorunlu öğrenciye
gözetmen eşliğinin yasak olması mı doğru, bir yılın boşa gitmesinin ailelere/
ülke ekonomisine zararı mı uygun; mutlaka karşılaştırılmalı.
SIK DEĞİŞEN MÜFREDAT VE DESTEK
YAYIN KAOSU
Okul kitaplarının içeriği neden
sınava yetmiyor, müfredat neden bu kadar sık değişiyor? Zaten, bakanlığın
dağıttığı kitaplarda aranan her bilgi yer almalı. Destek yayın kitabı veya konu
anlatımlarına ihtiyaç duyulması önemli bir eksik olarak, kayıtlara geçmeli
kanımca.
İddialı manşetler ile satılan
konu özetleri, soru bankaları vb basımları kim/nasıl denetliyor acaba. Doğru seçeneğin
olmadığı sorular, yazım hataları gibi öğrenciyi yoran, yanıltan ve zaman
kaybına neden olan yayınlar satışa sunulmadan hassas bir filtreden geçmeli. Her
konu için başka bir yayınevini öneren öğretmenlerimizin canı sağ olsun, ancak
tamamı kullanılmayacak olan kitaplar yüzünden kağıt tüketiminin oranın
incelenmesi talebim, ütopya sayılmaz
herhalde.
OKUL PUANI
Bazı okullarının akademik başarılarını
yüksek gösterme politikası nedeni ile notların stratejik olarak yükseltilmesi
mutlaka önlenmelidir. Okul başarı puanının sınav sonuçlarına etkisi, çalışkan
ve disiplinli öğrencilere ayrıcalık tanımalı elbette. Ancak hak edilmeden elde
edilen yüksek notların etik olmayan başarıları desteklediği de göz ardı edilmemeli.
SINAV DİLİ
Lisede matematik ve fen
bilimlerini yabancı dilde öğrenen çocukların, sınavda Türkçe formatı anlamakta
zorlanması da yarışın tuhaf parametrelerinden birisi. Anadili dışında eğitim
yapan okullara göndermeyin çocuğunuzu eleştirisi yapanlara yanıt, İngilizce eğitim
yapan üniversitelerden gelmeli! Kolejlerde, özel okullarda yabancı dilde öğretim
gören öğrenci, bu sınavda haksızlığa uğruyor. Devlet okullarında bilgiyi
anadili ile öğrenen öğrenciler de üniversite yaşamında zorlanıyor. Anadilde eğitim
ile uluslararası bilgiye erişim, yayın
taramak için mutlaka bilinmesi gereken yabancı
dil nasıl bir arada, uyumlu kullanılabilir?
Dikkat çekmeye çalıştığım
sorunların başlıkları kim bilir kaç çalıştay konusudur. (Blog yazısı için bile
ne uzun oldu.) Benim veli olarak sıralamaya çalıştığım sorunlar biliniyor
ve çözüm yolları da mutlaka aranıyordur. Ancak zaman çok hızlı geçiyor ve bazı
kuşaklar gerçekten mağdur oluyor.Öneriler uygulanabilir ve sürdürebilir olmalı,
özel okul ile devlet okulları arasındaki donanım farkları unutulmamalı. Gençlik
eşit koşullarda yarışabilmeli, kaos sayılacak epey uygulama var. Dünya standartlarına
uygun eğitim için kaç yıl çalışılacaksa, ne kadarlık bir bütçe harcanacaksa bu konular
yapılması gereken işlerin başında yer almalı. Eğitimdeki aksaklıklar
giderilmeden diğer konularda akılcı çözümler yapacak bir nesil yaratmak ironik
bir beklentiye dönüşüyor.
Yazımı, yakınmak ya da konuya
olumsuz tarafından bakıp sırf eleştirmek için yazmadım. Aksaklıklara karşın, idealist
olan eğitimcilerin nasıl çırpındığını, öğrencilere yetmeye çalıştığını, mevcut uygulamaları
düzeltmek üzere bazı birimlerin emek harcadığını biliyorum. Konu suçlamak ya da
cevap hakkı doğuracak eleştirileri gündeme getirmek değil. Amaç gelecek
nesilleri gelişen, değişen çağdaş standartlara kavuşturmaya dikkat çekmek. Çocukların
akademik bilgi kadar sosyal farkındalık, sanatın tüm dalları ve sporda da yetkin
olmalarının önemini savunuyorum, içinde bulundukları çaresizliğe üzülüyorum.
Eğitim ve sınav sistemimizdeki
aksamaları çocuğumun özelinden uzak tutarak anlatmaya çalıştım ve özellikle sınav
sonuçları açıklanmadan önce yayınlamak istedim. 2002 kuşağının üzerinde yapılan
yapbozları listelemeye gerek yok. Kalkınmanın en önemli aşamasının eğitimdeki
reformlar olacağını yineleyerek umut beslemek istiyorum.
Sınav sonucunu bekleyen gençlere
başarı dileklerimle.
Canım bize sor birde.....Rezillik
YanıtlaSilŞimdi gördüm yorumu, blog ayarlarında bir sorun var.
SilEğitim sistemi düzelmeden yol almak olanaksız, yıllardır sadece isim değişikliği yapılabilen ancak içeriğine katkı sağlanamayan buluşlardan bezdi herkes
unknown Tamer Erkul
YanıtlaSil