BAKIŞ AÇISININ ÖNEMİ
16 Nisan 2020
İletişimde kuvvetli kopukluklar
yaşandığı, algı farklılıklarını gözlemlediğimiz günlerdeyiz. Olaylara bakış
açısının kişileri ayrıştırdığını çoğu kez atlıyoruz. Eğitim koşullarını
oluşturan, ilişkilere yön veren ve insanları taraf yapan “bakış açısının”
etkilerini gençlik sonrası daha da önemser oldum. Büyüme ve öğrenme
yıllarındayken, yaş almış insanların benzer şekilde düşündüğünü, örtüşen yorumlar
yaptığını sanıyordum. Şimdi ise aynı konuya ne denli farklı bakılabildiğini
görüyorum. Bu da karşınızdaki kişi ile aranızdaki farklılığı ya da uyumu ortaya
çıkarıyor. Bugün bir telefon konuşması sırasında konu yine gündeme geldi ben de
yazmaya karar verdim.
Karantina günlerinde
temizlik standardını, yardım almadan yapmak ve alıştığımız düzeyde tutabilmek
pek yorucu. Bugün yardımcım gelecek diye planladım ve oğlumun evde olmayacağı
bir gün olmasına dikkat ettim. Ancak gelemedi, iş bana kaldı. Bir ara telefonlaştığım
arkadaşım, oğlumun her evde olmadığında büyük temizlik yapılmasının onu
üzebileceğini, evi kendisinin dağıttığını, kirlettiğini düşünebileceğini
söyledi. Oysa ben, ders saatlerinde sakinlik sağlamanın konfor olduğunu, eve
döndüğünde tüm işlerin bitmiş olmasını, kendisine özen gösterilmesi olarak
varsayıyorum. Elbette ben daha az yorulayım ve sağlık riski oluşmasın diye
yapılmış bir konuşmaydı. Ancak etkileri ne farklı, bir an için söylendiği gibi
hissedilirse, nasıl üzüleceğimi gördüm. (Oğlumun, ev işlerinde son derece
yardımcı bir çocuk olduğunu özellikle not düşeyim. Yanlış veya eksik ifade olmasın,
konu evdeki görev dağılımı değil..)
Aynı kitabı
okuyup farklı anlamak, aynı olaya zıt tepkiler vermek ve karşıdakini anlamamak aslında
sık karşılaştığımız şeyler. Bazen gündeme bile girmiyor, önemsemiyoruz bazen de
yaşamın merkezine etki edecek kadar sarsıyor. Nasıl olduğuna örneklerle bakalım
isterseniz.
Arabayı çalıştırmak
için evden birkaç dakika erken çıkan erkek, kullandığı asansörü, eşi beklemesin
diye 9.kata geri gönderiyor. Sabaha güzel başlayan ve eşinin, davranışından
mutlu olan kadın, bunu iş arkadaşlarıyla paylaşıyor. Dinleyenlerden
birisi (erkek) “ eşinin, düşünceli olduğunu nereden çıkarıyorsun, belki iki asansörü de
aynı anda çağırıyordur, üstelik ikisini birden meşgul etmesi olasılığını unutma”
diyor. Yaklaşım ve algı ne kadar farklı değil mi? Eşini bekletmeme refleksi ile
yapılan nazik bir hareket, başka bir erkek tarafından mümkün olamayacak gibi
algılanıyor. Basit gibi görünen bu tepki, kadındaki olumlu izlenimi yerle bir
ederse, her şeyden habersiz eşe yazık olacak. Ya da yorumu yapan arkadaşının olumlu
güzel davranışlara tahammülsüzlüğü açığa çıkacak, çalışma ortamında iyi
anlaşıyor iken uzağa düşecekler.
Büyüme çağında
ailelerin kültürü ile şekillenen ve en ayrı düşülen konulardan birisi de bütçe
kalemleridir. Geliri oldukça az veya çok fazla olanlar hariç,
kişiler bütçe planlarını kişisel ihtiyaçlarına, beklentilerine göre yapıyor.
Kimisi bütçenin büyük payını, itibar kazanacağını düşündüğü harcamalara ayırıyor.
Lüks araba, giyim, saat, telefon, popüler tatil ortamları vb gibi. Gösterişli
bir salon takımına büyük tutarlar öderken misafirlerin görmediği, dokunmadığı
alanlarda en ucuz çözümü arıyor, özeline harcamaya kıyamıyor. Yaşamında bir
şeylerin eksik olduğunu sezdiğinde, kendini değersiz hissettiğinde bu ayrıntıyı,
önceliğin kendisinde olması gerektiğini göremiyor. Parayı amaç değil de araç olarak kullanan birey ise tüketim
alanlarını bilinçle belirliyor. Sıradan olayların anıya dönüşmesi için detaylara emek ve para
harcamayı gerekli buluyor. Başkalarının onayına gerek duymadan, iç dünyasında
hep moralli ve güçlü kalabiliyor. Temel gereksinimlerin karşılanma şekli, kültürlere
göre değiştiği için yorumlarımız da öznel kalacak, geldiğimiz ve durduğumuz
yere göre etki yapacaktır.
Kimi evlerde
bakımsız olmak, ev giysilerinin özenli olmaması, argo konuşmak, yemeği tv
karşısında yemek vb tutumlar özgürlük olarak algılanıyor. Karşı anlayışa göre
de özellikle evde büyüme çağında çocuk varsa sofraya özenli oturmak, yemekleri
şık bir masada yemek, aile bireyleri ile saygılı iletişim kurmak çok
önemli. Siz ev yaşamının sosyal ortama uyumlu olmasını savunurken, karşınızdaki,
evde de mi rahat yok diyebilir, kısıtlandığını ifade eder. Küfürlü konuşmak
sizi üzerken başka bir ilişkide samimiyet derecesi sayılabilir. (Hangisinin doğru olduğunu deneyerek, gözlemleyerek bulabilirsiniz)
Büyüme koşullarında
ailelerin değer yargıları, kişinin baktığı pencereyi seçmede önemli bir etkendir.
Kimi evde, lezzetli yiyecekler hazırlamak, paylaşmak kadın açısından zaman
kaybı ya da erkeğe karşı cephe kaybetmek olarak algılanabilir. (örnekleri fazlası ile mevcut) Kadın bunu temel
haklar konusu saydığı için çocuklarının damak zevki, değişik aşçıların elinden
oluşunca üzülmüyor. Tam tersi düşünen (aynı yaş kuşağında- benzer
kariyerde) kadın ise, mutfak etkinliklerinin aile içi iletişimdeki önemini
savunuyor, kendini eksilmiş görmüyor. Yorumlar ne zıt; kiminin ödev/görev/haksızlık/gereksiz
gördüğünü diğeri tutku ile yapıyor.
Başa dönersek, kişiler olaylara elbette
farklı açılardan bakabilir, bakmalı da. Eğitimde, bilimde, sosyal etkileşimde
farklı görüşler olacak ki gelişme de olsun. Birey, kendisinden farklı düşünen ile
karşılaştığında öğrenecek, yaşamına derinlik katacak ya da kendi görüşlerinin
doğrularından emin olacak. Zor olan kısım, farklı bakış açısında ısrar
edenlerin aynı evde, aynı ortamda, (kendini koruyarak yaşamayı) başarması.
Pire kadar küçük olumlu özelliklerin, deve boyutunda algılandığı günlerden
rutine geçildiğinde ortak görüşte buluşamamak itici geliyor, yıpranma başlıyor.
Kişi, hızlıca kırılgan zeminde buluyor
kendini.
Peki erişkinlerin olaylara bakışı,
özellikle kadın erkek ilişkilerinde hassas davranabilmesi, dolayısı ile
tutumları değişebilir mi? Halk arasında tencere kapak uyumu olarak adlandırılan
sessiz iletişim öğrenilebilir mi? Oldukça emek istese de mümkün bence. Kişi,
değer yargılarını gözden geçirebilir, hayata ne verip ne aldığını ölçebilirse
değişimde zorlanmaz sanırım. Bilmediği, tanımadığı davranışlar olabileceğini
sezerse işi daha da kolay. Çünkü, günün koşullarında doğru görünen, ısrarcı
olunan fikirler ileri bir zaman diliminde geçerliliğini yitirebiliyor. Felsefik
akımlar dahi değişime uğrarken bakış açımız niye yerinde dursun ki!
Karşımızdakine düşündüğümüzün tam
tersini hissettiriyor muyuz sorusunu süzen bir filtre olsaydı keşke. Verilen
emek yerine ulaşmadığında ya da tam ters etki yaptığında oluşan boşluk hepimizi
üzüyor. Bazen karşınızdaki sizi çember dışına çıkarıyor bazen de siz yolun
sonunda başka yönlere gideceğinizi sezip tepki veriyorsunuz. Özetle hak ettiği
kadar üzerinde durulmamış bir konu bence.
Sıradan bir diyaloğun yakınlaştırma / uzaklaştırma
etkisini fark ederek, daha zengin renklerle karşılaşmak üzere
Bilge SEZER
[İleti kısaltıldı] Tüm iletiyi görüntüle
yapılmış bir yorumu yanıtlarken hepsi silindi, isimsiz olduğu için ulaşamadım, üzgünüm. Ayrıca bazı yorumlar da sayfada görünmüyor. Uzman desteği için iletişime geçen olursa çok sevinirim.
YanıtlaSildeneme
YanıtlaSilBilgecim merhaba, benim de yaptığım yorum gitmiş :) Özetle şöyle demiştim; ben de gerek özel gerekse iş hayatımda söylediklerimde hiç kastım olmayan yorumlar alabiliyorum zaman zaman ve nasıl oluyor da bu mana çıkıyor diye çok şaşırıyorum ve bu kez kastımı anlatmaya çalışıyorum, bazen "haaa..." nidası ile başlayan onaylama alırken bazen de karşı tarafı ikna edemiyorum bu durumda ya çatışma ya da ikna etme durumu ile iletişiyorum :) Neyse umarım Covid19 aşısı ile bakış açısı aşısı da geliştirilebilir... sevgiler Sevda Örencik
YanıtlaSilBakış açısının ilişkilerimizi etkilediği,anlaşılamıyor olmanın güçlüğü yeteri kadar fark edilmiyor. Covid sonrasına gelince, uzun sürede yol alınabilir belki. Sevgiler
Sil