2014,Aralık / Zürih
2019 uğurlama yazımdan bir alıntı yaptım.(https://bilgesezer.blogspot.com/2019/12/pariste-yeni-yl-oncesi-arsivimden-yine.html)
“Bu yeni yılın diğerlerinden farklı geçebilmesi mümkün olacak mı sizce? Yanıtımızı, şu an sahip olunan varlıklar ile gereksinimler listemizin dengesi belirleyecek elbette. Toplumsal olarak yakındığımız ama çözümünü mucizelere bağladığımız sorunları yine yok sayarsak pek çok şey, yine yeni bir yıla kalacak. Aynı şekilde kendimize ait kararlarımızda önceliğimiz, başkaları tarafından onaylanmak olacaksa yine yarım kalmışlık hissi ile uğurlayacağız bu seneyi de. Nedenini bilemediğimiz bir şekilde yaş aldıkça geçmişe ilişkin özlem duygusu belki bu durumdan kaynaklıyordur.
Yeni yılda “yeni” bir şeyler yapalım.” demişim.
Tüm dünyayı ele geçiren ve rutin yaşam alışkanlıklarını unutturan Corona
Virüsü, gündemi hala elinde tutuyor. Aşı ve ilaç bulma çabasının merakla
izlendiği, bilim adamlarının dünya gündemini belirlediği bir süreç içindeyiz.
Korkunun gücü, olaylara bakış açısının yönlerini değiştirip, yaşamdaki
öncelikleri yeniden sıraladı. Aslında kişilerin iç dünyasının daha gözle
görülür biçimde dışa vurmasını izledik. Tarihçiler ve sosyologlar 2020 yılını
kayıtlara nasıl geçirecek doğrusu çok merak ediyorum.
Çoğu kişi gibi, 2020’ye çözüm odaklı misyon
yüklemişken, o, kayıplar senesine dönüştü. 2020 başında yitip giden
askerlerimize, aralıksız devam eden çığ, deprem, sel olaylarında ve
salgındaki kayıplarımıza çok üzülüyorum. Bir anda Covid-19 virüsü ve
üzerimizde yarattığı ölüm riski kaybolsa, karantina günlerinde neler
yapabilirdik diye düşünür, sorgular mıyız koca bir yılı? İşlerin yavaşladığı,
yolculukların, sosyal programların ertelendiği, trafikte giden sürenin
kazanıldığı günler geçirdik. Kişisel olarak, insanlığın evrensel
doğrulara teslim olmasını, saygı göstermesini başlatan haberler duyma
beklentisi içindeydim. Böylesine kaygı verici bir bekleyiş
döneminde, meslek gruplarının öncülerinden, şirketlerin
araştırma-geliştirme bölümlerinden, devlet adamlarından, yatırımcılardan beklenen ses çıkmadı. Sorunların azaltması yönünde kalıcı çözümlere doğru adımlar atıldığını duymak,
ne çarpıcı bir haber olurdu.
Mimarlık ile başlarsam; yeni bir imar yönetmeliği yazılabilir, proje oluşum ve
onay sürecinde mesleğimizin muhatap olduğu aksaklıklar ortadan kalkabilirdi.
Kent siluetinin korunması ve yapılaşma standardındaki kalitenin
uygarlığı nasıl yansıttığı, anlaşılır şekilde tartışılamaz mıydı? hiç değilse yeni yerleşim
bölgelerinde, binalar ile trafik akışı arasında yeşil bantlar bırakılsa,
koşu ve bisiklet yolları zorunlu tutulsa, gelecek için bir kazanım olmaz
mı? Üzerinde çok çalışılan ve inşası hiç durmayan konut projelerinde hala
giderilemeyen sorunların çözümünde kim adım atacak? Örneğin, sık dile getirdiğim
ses yalıtımındaki sorunlar, ömür boyu çekilen ve kuşaklara aktarılan çile
olarak devam mı edecek? Duyarlı belediye başkanlarının desteği ve basit
düzenlemelerle çözülebilir oysa, bilin isterim.
Sosyal güvenlik tanımının eşit hale gelmesi gerekmiyor mu? Her
çalışanın emeklilik birikimi ve tazminatını devletten alması, işveren ile
bağının kesilmesi daha medeni, daha güvenilir bir uygulama değil mi? Emeklilikte, aynı meslek
grubundaki kamu personeli/ sigortalı çalışan ve işveren
arasındaki birey maaş farkı düzeltilmesin mi?
Öğrencilerin her yaş grubunda girmek zorunda oldukları sınavların, neleri
ölçmesi gerektiği tekrar yanıtlansa iyi olmaz mı? Çocuklarının yetenek ve ilgi
alanlarına hitap eden branşlarda eğitim almaları niye çetrefilli bir yoldan
geçiyor? Dayatmaların olumsuz etkileri bir ömre yansıyorken, sınav
içeriği neden temel hedefi bulmaya yaramıyor? Devamında, aynı meslek
dalında, özel ve devlet üniversiteleri arasındaki puan eşitsizliği de,
taraflarca sorun olarak görülmüyor. Eşit yetkiye, eşit olmayan emekle ulaşmak
mutlaka tartışılmalı, bu haksızlık giderilmeli. Kriz yönetiminde, sadece
sağlık değil her alanda donanımlı uzmanlar, yöneticiler arayışımız arttığı için,
altını çizdiğim konulardan birisi de bu oldu. Yetkin olmayan meslek sahiplerinin sayısını arttırmaya gerek var mı?
Yine, sadece benim için gerekliymiş gibi hissettiğim, bir türlü gerekli ilgiyi
görmeyen geri dönüşüm başlığına değinmeden geçemeyeceğim. İlgili
bakanlıklar ve sivil toplum örgütleri, özendirici kamu spotları hazırlayabilirdi. Ekonomi ve doğanın korunması belli ki büyük kitleleri ilgilendirmiyor. Ödül veya depozito sistemi pilot bölgelerde denenebilir, bireysel bilinç oluşturması sağlanabilirdi. Çünkü, kazanılır atıkların ayrıştırılmasına duyarlı yaklaşmak, statü eksikliği yaratıyormuş gibi yaygın bir vurdumduymazlık maalesef çok yaygın. Bu kibirli yaklaşımın, sosyolojik ve psikolojik mercek altına alınması ne iyi olurdu, yaptırımların gündeme gelmesini bekliyorum doğrusu.
Konu başlıkları çoğaltılabilirdi, sadece eleştiri
yaparak günü yaşamak ya da muazzam özelliklere sahip yeni bir kurtarıcı beklemenin
zayıflığına vurgu yapmak istedim. Covid-19'un yarattığı ekonomik hasarı
üstelenen, insanını koruyan, fırsatçılığı önleyen ve bilimin ayakta alkışlandığı ülkeler örneği var neyse ki.
2021, bereketiyle, müjdeli haberleri ve sürprizleriyle içimizi ısıtır umarım. Her
seneye içten dileklerle ve beklenti ile başlıyoruz, ancak problemlerin çözümü
yerine ötelenmesini uygun buluyoruz. Azınlığın çabası ile ortalamayı tutturmaya
çalışmak yeterli değil, kendi alanlarımızda neler yapabiliriz diye kafa
yormalıyız. Sonuçla değil problemlerin özü ile uğraşmayı, samimiyet ölçüsü olarak görüyorum. Bireysel kazanımlarının ötesine geçebilmeli,
toplumsal düşünebilmeliyiz.
Karantina günlerinde içsel yolculuklara, vazgeçiş veya tutunmalara
dair gözlemlerimi yazacaktım aslında. Yine toplumsal endişelerim ağır
bastı, duyguların, kaygıların bizi yönetmesi başka bir yazıya kaldı. Geçen yıl yazımı şu satırlarla bitirmişim.
"Tüm toplumlara ulaşacak, aynı zamanda çekirdek aileyi simgeleyecek sevgi, saygı dolu düşünceler ile 2019 yılını, elim varmasa da uğurlayalım artık. “2020” yazımı da söylemi de güzel bir yıl adı. Öyle kolaylıkla yazıp söyleyelim ki, unutamayacak kadar güzel olsun, bitmesin diyecek kadar dolu dolu yaşansın."
Dolu dolu yaşandı da hiç bitmesin dedirtmedi, beni de mahcup etti !
Kendi adıma çok yorulmuş, bunalmış olsam da 2020 senesi kişisel kayıtlarıma
ayrıcalıklı bir yıl olarak geçecek. Oğlumun istediği üniversitede lisans
eğitimine başlamasını ilk sıraya yazarak, duygusal ve düşünsel
hareketliliğimin, uğraşlarıma yön vermesiyle heyecanlı bir yıl sonu
uğurlaması içindeyim.
Sağlıkla geçecek, normalleşeceğimiz 2021’e hoş geldin diyorum.
Sevgilerimle.
Bilge SEZER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder