İLETİŞİM
Teknoloji hızla
ilerler iken kitleleri de kendine bağımlı yaptı. Telefon ve
tabletlerimiz, günün her saatinde yanı başımızda, temel organmış gibi bir parçamız oldular artık. İkili
görüşmelerde bile bir el yemek yiyor diğeri bir şeyler yazıyor,
sinemada bir göz filmde diğer göz telefonda. Konserde, konferansta,
yolculukta, iş yerinde hatta ders saatinde bile herkes online durumda. Bu işte
bir tuhaflık yok mu?
Yakın zamanda
katıldığınız cenaze, konser, yemek daveti, toplantı, sempozyum ve benzer
etkinlikleri düşünün. Size veya çevrenizdekilere gelen telefondan kaç tanesi
acil kodluydu acaba! Değil kapatmak, sessize alma nezaketi bile ağır
kaçan bir diyet gibi algılanıyor. Kim kapıda kaldı, erken doğum mu başladı,
arabanıza mı çarpmışlar, okul servisi kaza mı yapmış, kim ölmüş, uçak mı düşmüş ve haber geç gelmiş?
Uçak deyince zaten bir başka kriz anı olarak değerlendiriyorum. Konuşur pozisyona
geçebilmek için sadece 5 dakika beklemek bile çok geç kabul ediliyor, daha
inişe geçmeden telefonlar açılmış ve ele alınmış oluyor. Stratejik bir savaşın
kahramanları başrolde, asrın operasyonunu başlatacaklar sanabilirsiniz!
Ayrıca, yeni kaygılarımız,
dertlerimiz de oldu.
Şarjım bitti. Eyvah
!
İnternet yok.
Üç gün ekranlar kararacakmış. Nasıl yani !!!!! Acil durum alarmı! (Teknolojik afet mi var!)
Acaba ben de dinleniyor
muyum?
Telefon
bozuldu/kayboldu. Bir kaç gün telefonsuz ne yaparım ben! (Yoğun bakım
ünitesinde kalmak daha kolay sanki)
Facebook, instagram ve
twittere erişim yok! Ne olacak peki, kim ne fotoğraf koymuş göremezsek,
ünlüler ne söylemiş duyamazsak evin kirasını kim öder, yemeği kim pişirir,
dersleri kim yapar?(İmdattt!)
Abartmıyorum,
inanılmaz bir bağımlılık var. Birebir tanık olduğum örnekler var ki tam
kara mizah gibi. Peki, iletişim geçmişte nasıldı; isterseniz birlikte
anımsayalım.
Baba,
yolculukta olsa bile halde eşinin doğumundan, evdeki olağan dışı olaylardan haber alırdı, yetişirdi bir
şekilde. Kimse kardeşinin, arkadaşının nikahına geç kalmazdı, asla unutmazdı. Çocuklar
okuldan çıkıp eve gelme süresi içinde kaybolmuyordu. Herkes işine,
okuluna zamanında gidiyordu, Sevgilisi ile iletişim kuramayan var mıydı? (belki yaratıcılık daha fazlaydı) Yolculuk bitiminde kimse terminalde,
havaalanında mahsur kalmıyordu. İnsanlar sözleşip bir yere gidecekleri zaman
oldukça özenli davranıp, karşıdakini bekletmemeye çalışıyordu. Her şey yine
zamanında gerçekleşiyordu ve daha tadındaydı. İlişkilerimizin gizemi, niteliği vardı, teşhirciliğe gerek duymuyorduk. Sahte ya da kopyalanmış replikleri değil aklımdakileri paylaşıyorduk.
Türkçe konuşup
yazışıyorduk, sesli harfler katliama uğramamıştı. Dahası teknolojik yalanlar da
yoktu. (Sessizdeydi görmemişim), ( şarjım bitmişti o yüzden kapalıydı),(yeni
bir telefon aldım, rehberim silindi, numaranı ondan tanıyamadım) , (ses iyi
gelmiyor, ben seni sonra arayayım) ………falan filan. Bir de iş zamanı çalışıyormuş gibi yapıp, ekranın
köşesinde yanıp sönen sinyalleri, cep telefonunun ekranını sürekli takip edenler var. İşvereni mi kandırıyor,
kendini mi bilmiyorlar? (İş saatinde magazin haberlerini okuyup, sosyal medyada
gezinmenin adını yazmayayım hemen küsenler olur.)Bir zamanlar
işyerini arayan arkadaşlara, akrabalara “sen
kapat ben seni arayayım” demek modası vardı. Telefon faturasını, resmi kurum ise
devlet, özel sektör ise işveren ödüyordu nasılsa, harcamak serbest olmalı mantığı hakimdi.
(onlara bedava sanki) İzinsiz kullanım,
çalışma saatlerinde sosyal medyada gezinmeye döndü maalesef.
Haksızlık
etmeyelim. Cep telefonunun ve internete her an erişebilmenin hayat kurtardığı ya da bir felaketi önlediği örnekler
de var. Zamanı doğru kullanmak, bir sorunu anında çözebilmek, bilgilere çabuk erişebilmek gibi kazanımları görmezden gelemeyiz. Acil bir duruma anında el atılmasının sağlandığı durumlarda iyi ki
telefon yanımdaymış diye ben de çok kez söyledim. Ya da duyguları sıcakken aktarabilmek, kalp çarpıntısını hafifletmek gibi güzellikleri de unutmayalım. Büyük bir lüks ama hoyrat
kullanıldığında karşıdakini taciz ediyor. İkili yemeklerde, çalan telefonlara, gelen mesajlara
verilen yanıtlar ile biten buluşma sürelerinde taraflardan birisi kırgın oluyor.
Aile yemeği ya da etkinliğinde telefonlar bir süre pasif olsa ne kadar çok
şeyin kaçtığını fark edeceğiz. Telefonun diğer ucundaki ile yoğun iletişim ve
etkileşim halinde iken yanımızdakileri ne kadar
rahatsız ettiğimizin farkında olamıyoruz. Hele toplantılarda, sanki çok acil
bir yazı, bilgi arar gibi tablet üzerinde gezinen parmaklara ne demeli! O anda
okunan sayfa ya da notlar perdeye yansıtılsa kaç kişi toplantıyı özür dileyerek
terk eder kim bilir. (gözlemlediğim için rahatça iddia edebiliyorum)
Her konuda
olduğu gibi, sonuna kadar tükettikten sonra ayar yapmayı öğrenecek büyük bir
kitle var. İstediğin kadar söyle, uyar fark etmiyor, bilinçli kullanım, belli
bir doygunluğa, olgunluğa erişildikten sonra gelecek herhalde!
yine bir sitem yazısı olmuş.
Bilge SEZER ÖLMEZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder