HER ZAMANA ULAŞAN YOLCULUK ARACI
"Müzik ruhun gıdasıdır" sözü ne kadar doğru. Mutluluktan uçtuğumuzu sandığımızda ya da keder her yanımızı sardığında, kendimizi içinde bulduğumuz nice şarkı var. Mutluluk, yas, terk edilmişlik, aldatılmışlık, mertlik ve nice kavramlar müzikle özdeşleşiyor, aklımıza kazınıyor.
Ruhunuzu harekete geçiren şarkıları duyduğunuzda nerede
olursanız olun dans etmek istersiniz, bazen de halay çekmek, piste fırlamak
gelir içinizden. Bazı şarkılar çalınca da efkarlanırsınız, hemen anılarınızı
bilen ya da dinlediğinde anlayacak bir dostu aramak veya sevdiğiniz içkiden bir kadeh içmek gelir aklınıza. Aşk
acısı çekenlerin repertuarları daha da geniştir. Yaşanmamış aşklara,
ulaşılamamış sevgililere, yasaklara dair çok beste yapılmış, şiir yazılmış
çünkü. Hüzün dolu nağmeler kulağınızdadır. Bazıları da var ki umut aşılar,
cesaretiniz artar, nedenini bilmeseniz de dinlemek size iyi gelir.
Eski
gelenekler kabuk değiştiriyor. Bunun devamında da sosyal programların adı ve
yorumu da değişime uğruyor. Örneğin, evlilik öncesi yaşanan kına gecelerinin
yerini bekarlığa veda partileri aldı. Oysa kına gecesinde kadınlar coşku doludur, dans etmez, raks ederler değil mi? Müzikler genelde eğlencelidir, katılanlar
neşelidir. Ancak kına yakılması aşamasında
ortama birden hüzün çöker. Farklı coğrafyalarda ve sosyal statülerde bile “Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar” türküsü çalar. Gurbete gidecek genç kızın
korkularını, ailesine duyacağı özlemini söyler hepimize. Dinleyenler, gelin adayından
daha çok ağlar. Hele benim gibi annesi/babası hayatta olmayanlar gözyaşlarına boğulur.
Kolu kanadı kırık olmak nedir bilene müziğin başlaması yeter. Her dinlediğimde burnumun direği sızlar.
Hep
hüzün yok tabii ki. Kimi nağmeler var ki öğrencilik yıllarına ışınlanırsınız. Aniden
enerjiniz artar, gözleriniz ışıldar. Hala yapacak çok iş, gidilecek çok yol
olduğunu görüp yaşama dolu tarafından bakarsınız. Boşluklar az görünür, zorluklar küçülür sanki.
Henüz yaşamadıklarınızı anımsayıp anında projeler üretir, listeler yapar kendinize
sözler verirsiniz.
En yoğun olarak,
aşk temalı besteler içimize işliyor galiba. Sanırım bu nedenle sevgililerin ilişkilerine
adadıkları ortak şarkıları oluyor. Sevgiliye hitaben söylenmiş sözleri duymak çok
güzeldir, ayrılık anında bile gündemini korur.
Her bitişin, yarım kalan her aşkın bir öyküsü vardır. Yaşananlar her ne ise o günlere ait müzik
çaldığında, vücudunuzda organ olarak sadece kalbinizin çalıştığını
varsayarsınız. Bu yüzden aşkı bilen insanları da hemen tanırsınız. Özel bir
melodi ortama yayıldığında, gözlerindeki anlamdan yakın hissettiğiniz,
yakınlaştığınız insanlar illa ki olmuştur. Artık ruhuna dokunamadığınız sevgilileri
anımsatan şarkılar ise kedere giriyor ki o başka bir metin konusu olacak
kadar derin.
Oğlumun
gitar öğretmeni, Sevgili Erkan Karagülle ile üzerinde çalıştıkları sonatın yarattığı etkiyi irdelerken
müziğin evrenselliğini konuştuk. Fernando Carulli´nin solo gitar için yaptığı eseri çalışıyorlardı. Sözsüz olsa
dahi, müziğin duyguları bu kadar vurucu bir şekilde anlatabilmesi olağanüstü geldi
bana; sanki konuşmalar da geriden ulaşıyor gibiydi. Aşk, dram, iktidar, kaos sonrası normalleşme
gibi duygular aklımda kalanlar. Melodinin bu denli anlaşılır ve akıcı olması
müziğin gizeminde saklı. (sözünü
ettiğim klasik eserin hikayesini bulursam yayınlayacağım)
Ya
ninniler? Ninni, anne ile çocuk arasındaki olağanüstü iletişimi kuruyor,
geliştiriyor. Anneliğimin ilk döneminde dinlediğim bazı ninnilerdeki duygu
yoğunluğu yüzünden sürekli ıslak gözlerle geziyordum. (bu dönemde gözlerimizde akmaya
hazır yaşlar hep hazır oluyor nedense) Duygular ezgilere yansıyor, bebeği sahiplenme,
koruma dürtüleri bu kadar mı uyarılır? Bebek de o sesi, müziği duyunca sihir yapılmış gibi hemen sakinleşir.
Herkes, hayatı boyunca kendini fazlası ile çok etkileyen olayları, önemli dönemleri farklı senaryolarda yaşıyor. O günlerde popüler olmuş şarkılar da sizinle bağ kuruyor sanki. Ben de yaşamımın önemli dönemlerini şarkılarla kodlamayı seviyorum, eğlenceli de oluyor. Çocukluğum, hayallerim, annesizliği öğrenme zamanlarım, anne oluşum, özel yaşamım ve her insanın başına gelebilecek iniş-çıkışlarıma ait şarkılarım var. Yıllar arasındaki fark kapanıyor sanki. Hepimizi zaman tünelinde gezdiren, müzikten daha hızlı bir taşıt var mı?
Bilge SEZER ÖLMEZ
http://www.youtube.com/watch?v=dJXIV21Em4A
YanıtlaSilsevgili Murat ,
Silbenim dediğim bölüm bu değil.Opus numarasını bulursam yayınlayacağım