KÜLTÜREL DEĞERLERİ KORUMAK
Dün akşam (15.10.2013) yeni bir
mail geldiğinin uyarı sesini veren cep telefonumu kontrol ettiğimde Mimarlar
Odası’ndan gelen kayıp haberini okudum ve Oktay EKİNCİ’yi kaybetmiş olduğumuzu
öğrendim. Hakkında çok iyi şeyler yazılacak, mesleki çalışmaları ile örnek olmaya devam edecek biri
isim. Ben de tanık olduğum bir olayı yazarak anmak istiyorum.
1999-2000 yılları arasında Kars Belediyesi’nde
üretilecek, sürdürülebilir projelerin oluşturulması konusunda danışmanlık
yapıyordum. Tarihi dokuyu koruyarak kentleşme zahmetli geliyordu bölge halkına. Alt yapı, projelendirme süreci, enerji kaynakları, uzun dönemde artacak trafik sorunlarını öngörme,
arıtma tesisleri, imar yönetmeliği gibi konular uzak ve uygulanamaz kabul
ediliyordu. (Hatta karşıma çıkan engeller yüzünden başka bir ülkede olduğumu
düşündüğüm bile olmuştur.) Estetik ve teknik kaygının gereksiz hatta lüks sayıldığı, kopyalanmış projelerin çala kalem yapıya dönüştüğü bir süreçti. Sonuç
alamayacaktık; pek çok bilginin, fizibilitesi tamamlanmış yatırımların ve
umutlarımın rafa kalkacağını bildiğim için onları dosyalarda
bırakmıştım. Eskiyi yıkıp yerine yüksek katlı
gecekondular inşa etmek toplumda başarı olarak kabul görüyordu. Şehir planlaması
ve kentsel tasarım kavramları yerini popülist yaklaşımlara bırakmıştı. Bu
olumsuz tabloya karşın, bir şekilde yolu Kars'a düşen ve şehrin güzelliğinden (eski halinden söz ediyorum) etkilenen, idealist gençleri
görüp biraz çaba ile acaba ne yapılabilir diye düşünenler olduğunu
belirtmeliyim. Aynı şekilde doğduğu şehre sahip çıkmak için uğraşan duyarlı
insanlar, yol gösterilmesini bekleyen azimli ama çaresiz genç belediye kadrosu ve çağdaş yaşama geçişi başarmak isteyen aydınlar da vardı elbette.
Kente katkı sağlamak amacı ile
yapılan geniş katılımlı etkinliklerin birisinde konuşmacılar akademik sunuşlar yapıyordu ve yerel konuklar
nezaketlerinden, sıkıldıklarını gizleyip dinler gibi duruyorlardı. Oktay EKİNCİ
söz aldığında kısa bir konuşma yaptı ve teknik kadroya değil, şehrin
sahiplerine, yaşayanlara seslendi. Şehri gezerken tarihi güzelim binaların üzerinde
“SATILIK EV DEĞİL SATILIK ARSA”
yazmasından büyük üzüntü duyduğunu anlattı .Mizah dolu, zeki saptamalar içeren,
uyarıcı, moral aşılayan bir konuşma ile herkesi kendine getirdi. Oldukça
değerli yapıların bina olarak bile anılmadığını fark ettiler. O dönemde birkaç
tarihi eser kurtulmuş ise Oktay Bey sayesindedir.
2001 yılının Eylül ayında düzenlenen
“Tarihi Kentler Kurultayı' ndan sonra Kars'ı görmedim. Umarım tarihi eserler
için alınan koruma kararları kalkmamıştır.
Son yazısında, beyin kanaması
kadar ağır bir sağlık sorununa karşın topluma mesaj vermeye devam ettiğini,
ilkeli olmanın verdiği acıyı mizah ile ancak bu kadar çarpıcı hale getirip
vurguladığını görüp çok duygulandım.
Saygıyla anıyorum.
Bilge SEZER ÖLMEZ
Sevgili Bilge Hanım;
YanıtlaSilKayıplar bizleri çok üzüyor ama umudumuzu kaybetmemeliyiz...Çocuklarımıza çok daha fazlasını vermek için son nefesimize kadar umutla yola devam etmeliyiz..Elinize ve yüreğinize sağlık..